a
mefete ile bahis
ilbet
1xbetBetturkeyBetistKralbetSupertotobetTipobetMatadorbetMariobetBahis.comSahabet
Altınyıldız Koleji
Altınyıldız Koleji

Köşe Yazısı – İnsan mı çevresini yaratır, yoksa çevresi mi insanı yönetir

Çevremiz bizi var eden gereçek ya da biz insanlar çevremizi var eden  düşünen  canlılarız.
Her gün zamana karşı yarışıyoruz.
Ve yaşarken çevremizi yaratıyor, bir yandan sürekli üretiyor, diğer yandan da zamanın bizden sürekli birşeylerin eksiltip, tükettiği, aldığı gibi, biz de  ürettiklerimizden yükselen eğriyle sürekli  tüketiyoruz.

Üretim  metotları, iktisat, ekonomi çevreleri  insanların tüketmesi için durmadan piyasaya yeni ürünler, teknolojik materyaller ve mekanik ürünler arz ediyor.
Arzın çeşitliliği kalitesi cazibesi, talebin iştahını kabartıyor ve bu döngü  mutamadiyen  kendini yeniliyerek yükselen bir ivmeyle devam ediyor.

Eğer,  talep cephesinde gözle görünür bir yavaşlama söz konusu olması durumunda,
arzın bütün yapısı “adeta kalp ritmini ”  bozuluyor, daha doğrusu piyasa kalp krizi geçirmiş kabul ediliyor.
Piyasanın bu kontrolsüz  merhalesinde anlıyoruz ki,
arzın denetimi ya hiç yok ya da denetim  mekanizması gelişmiş değil.

Bundan şunu okuyoruz, 
ekonomi  pramitini ayakta tutan bütün dinamiklerin,  talebin yarattığı tüketim ivmesine bağlı olduğunu.

Demek oluyor ki,  insanlık sürekli tüketmek durumunda.
Aksi halde, işsizlik, aşsızşık,  barınaksız kalınacak parodoksu insanların bilinç altında   yitirilmeksizin  depreşmekte, acaba…?

Ekoloji, canlı çeşitliliği ve buna insan da dahil olmak üzere, yaşam alarm veriyor..

Eğer, çalışan üreten insanların gelirleri asgari ve daha üzeri artış göstermesi durumunda,  bu duruma bağlı tüketim eğrisininde paralellik göstereceği açık.

Bu şu demek;

Tüketim, arzı  güçlü bir şekilde artıracak. 
Ekolojiyi, canlılığı yok eden üretim  metotları,  tüketim esnasında ve tüketim maddelerinin geri dönüşümünde de doğayı, insanı, suyu,  toprağı, havayı, denizleri  ve gökyüzünü, her şeyi kirletmeye değersizleştirmeye devam edecek.

Bu durumu bilmeyenimiz yok.

Tavsiye ya da telkinde bulunmayacağım. İnsanın kendisini çevresel etkenlere, ve daha çok  kendisine karşı koruyacak yeteneğinin olduğuna inanıyorum,  hayır inanmak değil insanda böyle bir yetenek gerektiğinden fazla var.

°°°°

Siyanürlü ölüm…

Siyanürlü ölüm haberi  önce İstanbuldan, ardından Antalya’dan geldi.
Doğrusu üzüldük,  insanlığımızdan utandık.
İlgili cevre değil, millet olarak hepimiz ilgili çevreyiz.
Bu ve benzeri hadislerde millet olarak, toplum ve birey olarak mesuluz.

Çevremize karşı, bize arz edilenlerin dışında kendi taleplerimizi  özelleştirerek duyarlılık göstermeliyiz.

Geçtiğimiz günlerde Amsterdam’da yaşayan kuzenim, bir şey anlattı.

Dediki,

” bizim işyerinin yanında bir Hollandalı  orta yaşlı bir insan vardı.
Bir gün, adamı hiç iyi görmedim. Ona yönelip, nedir durumun, sen hiç iyi değilsin. Bak bir ihtiyacın, yapabileceğimiz bir şey varsa lütfen söyle yardımcı olalım” dedim.

Hollandalı insan,  kuzenime, ” sen, siz nasıl biliyorsunuz, nasıl anladın. Evet doğru söylüyorsun ben hiç iyi değilim ancak, senin yapabileceğin bir şey yok, teşekkür ederim” demiş.

Aradan bir kaç gün sonra  kuzenim,  o insanın  intihar ederek yaşamını sonlandırdığı haberini almış.

E- insan olmanın mesuliyeti yüksek, sorumluluğu ağır.

Ancak, bu sorumluluk insana arz edilene karşı, insanın taleplerini bireyselleştirdiği, özelleştirdiği sürece, insan özgürleşir, 
arz edilenin bağımlılığından kendisini ve çevresini koruma cesareti kazanır…

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

KÖŞE YAZARI – Dünya, eski dünya değil çocuk